top of page
  • Yazarın fotoğrafıP.O.

Klişeye Güzelleme


“Klişe” kelimesi kulağa her ne kadar korkutucu ve sığ gelse de, bazı yorgun kalp ve zihinler için sığınılacak cazip bir liman olabilir. Nasıl mı?


Bir düşünsenize... Hiç hayal kırıklığına uğradıktan sonra tuhaf bir rahatlama duymadınız mı? Zaman zaman mücadeleden vazgeçmek ve kaderin kurbanı rolünü giymek daha konforlu hissettirmedi mi?

Hiç kendinizi “bana olmaz” dediğiniz halde filmlerden aşina olduğumuz en bilindik replikleri duyarken bulduğunuz oldu mu? Ya da günün birinde eskiden başkalarını yaparken yargıladığınız şeyin aynısını yaptığınızı farkettiniz mi? Tanıdık mı geliyor?


Evet, artık biliyoruz ki içinde yaşadığımız çağda bireysellik hemen herkesin ağzında bir sakız ve etrafımızdaki düzen bir yandan egomuzu şişirirken öte yandan bize bunu enjekte edecek şekilde pazarlanıyor. Filmlerin konusundan dergilerdeki reklamlara, kişiselleştirilmiş sosyal medya sayfalarından elimizdeki telefonlara, parfümlerden mağazalara kadar herşey bizim biricik ve çok özel olduğumuzu bağırırken, biz de tükete tükete “özel olmanın” huşusuna varmaya çalışıyoruz.

Halbuki bir iki adım geriye gidip uzaktan baktığımızda, hepsinin dev bir pazarlama planı olduğunu görmek mümkün. Ve aslında bizler hiç de o kadar bulunmaz ve benzersiz hayatlar yaşamıyoruz.

Bireyselliği, hayatı karakteristik bir şekilde bize özgü renklerle yaşamak olarak almak bir şey (ki bu oldukça da hayranlık uyandırıcı); öte yandan yaşadığımız dünyayı sadece bizim çevremizde dönüyor sanıp narsistik bir şekilde kendi hislerimizi benzersiz, varlığımızı herkesten farklı sanmak bambaşka bir şey.


İkincisinin bizi üzmesi kaçınılmaz. Hayal kırıklığından sakınabilmek için bunun farkında olmak ve biraz daha gerçekçi olmak gerekiyor.

Kendimizi başkalarının gözünde ne kadar farklıymışız gibi konumlandırmaya çalışsak da, gün geliyor ve bir anda kocaman bir klişenin ortasında olduğumuzu anlıyoruz. Şaşkınlık ve panik içerisinde “bu benim başıma nasıl gelir?” diye çırpınarak isyan ediyor ve durumla can hıraş savaşıyoruz.

Biz özeliz ya, yaşadığımız her duygu sadece bizim hissedebildiğimiz duygular, başkalarının anlaması mümkün değil ya..Bir klişenin içindeki herhangi bir oyuncu olduğumuzu gördüğümüzde hayata küsüyor, derinden yaralanıyoruz.


Oysa, bir an durup önyargı gözlüklerimizi çıkarsak ve aslında özünde çevremizdekilerden farklı olmadığımızı görsek.. Asıl olgunluğun o parmağımızı sallaya sallaya kınadığımız şeylerin bir gün bizim de başımıza gelebileceğini kabul etmek olduğunu anlasak...

Egomuzun şişirilerek değil ancak defalarca ard arda dövülerek piştikten sonra en basit gerçeği görebileceğimizi anlasak: “Yok birbirimizden farkımız.”

Bunu kabullendikten sonra hayatın değişim rüzgarlarına teslim olmak ve olayları geldiği gibi almak daha kolay. Ve ancak bunun farkına vardıktan sonra klişenin kıymetini anlayabilir, onun konforlu kollarında yalnız olmadığımızı bilerek dinlenmeye cesaret edebiliriz.


Sonuçta hepimiz bir elin parmağını geçmeyecek sayıda, aynı duyguları yaşayıp durmuyor muyuz?


2013, İstanbul - Therapia Mag

13 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Kadraj

B Planı

bottom of page